“Yeni çağın getirdikleri”, “dijitalleşme”, “globalleşme” gibi söylemler ve bu söylemlerin üzerinden türeyen görüşler, eleştiriler, yazılar artık bir trend olmayı geçmiş, herkesin görmekten yorulduğu konular haline gelmiş durumda. Kimisine göre negatif, kimisine göre pozitif, kimisine göre de koştura koştura yetişilmesi gerekli görülen bu “yeni çağın getirdikleri”nin etki ettiği en önemli alanlardan biri ise, evrensel olarak gelişimini gördüğümüz bir iş kültürü: esnek ekonomi.
İngilizcede “gig economy” olarak bilinen bu yeni (aslında çok da yeni olmayan) iş anlayışı, bir anlamda “yeni normal” olarak sayılmaya doğru adım adım ilerliyor. “Gig” kelimesi, İngilizcede kısa süreli, bitiş tarihi belirli olan bir iş anlamına geliyor. Dolayısıyla da “gig economy” esnek bir şekilde, kısa dönemli işlerle düzenlenen bir çalışma hayatını tanımlıyor. Esnek ekonomide yer alan çalışanlar arasında serbest çalışanlar, dönemlik projelerde çalışanlar, yarı zamanlı çalışanlar ve sözleşmeli çalışanlar yer alıyor. Örneğin freelance metin ve içerik yazarları, tasarımcılar, illüstratörler ve yazarlar esnek ekonomiye ait olarak kabul edilebilir. Esnek ekonomiye örnek verilebilecek oluşumlar arasında da Uber, Lyft, Glovo, Fiverr vb. gösterilebilir. Bu uygulamalar üzerinden kişiler istedikleri saatlerde, istedikleri gibi çalışma özgürlüğüne sahip.
Bu çalışma anlayışının hem işverenler hem de çalışmak isteyenler açısından avantajları var. İşverenler açısından, yer ve zaman fark etmeksizin ulaşabilecekleri büyük bir çalışan havuzundan aradıkları özelliklere ve vasıflara sahip kişiler bulma olasılığı çok daha yüksek. Aynı zamanda çalışanlar, bağımsız olarak, her anlamda istedikleri şekilde çalışabilme özgürlüğüne sahip. Dolayısıyla, belki de koştura koştura yetişilmesi gereken dijitalleşmenin kendisi değil, beraberinde getirdiği bu iş kültürü.
McKinsley’nin Ekim 2016’da çıkardığı bir rapora göre, ABD ve Avrupa Birliği’ne dahil ülkelerdeki çalışma çağı nüfusunun yüzde 20 ila 30 arası, yani 162 milyon kişi bağımsız olarak çalışıyor. McKinsley, bu şekilde çalışanları dört gruba ayırıyor: bu çalışanların %30’u isteyerek, kendi seçimleriyle bu şekilde çalışmayı seçen ve ana gelir kaynağını bu şekilde kazananlar. %40’lık bir kesim ise, yine aynı şekilde kendi isteğiyle bu şekilde çalışan, fakat sadece yan gelir kazanma amacı güdenler. Ana gelirini bağımsız çalışarak kazanan, fakat aslında daha geleneksel bir çalışma şeklini tercih eden kişiler %14’lük bir kısmı oluştururken; kalan %16’lık kesimi ise zorunlu olduğu için gelirini bağımsız işlerle takviye eden kişiler oluşturuyor.
Dikkat çeken bir durum ise, yine McKinsley’nin raporuna göre, gerek geleneksel işlerde gerekse bağımsız işlerde istemeyerek çalışan kişilerin memnuniyetsizlik oranı az çok aynı iken; kendi istekleriyle bağımsız çalışan kişilerin memnuniyet oranının, kendi isteğiyle geleneksel işlerde çalışan kişilerin memnuniyet oranından daha yüksek olması.
Mezuniyetten hemen sonra bir şirkete girip, emekli olana kadar aynı şirkette çalışma devri Y kuşağıyla beraber sona ermek üzere. Peki neden?
Time dergisinin Mayıs 2013 sayısında kullandığı kapak ve “The Me Me Me Generation” (Ben, Ben, Ben Kuşağı) başlıklı ana makalesi hem makaleyi okuyanlar hem de sadece o dergi kapağını görenler arasında büyük tartışmalar yarattı. “Baby boomer” kuşağı, yani 2. Dünya Savaşı’ndan sonra doğan kişiler, kısaca “Boomer”lar, Y kuşağını bencil, tembel ve yok yere hak ve hizmet talep eden kişiler olarak görüyor; Y kuşağı ise, Boomer’ların ekonomide bıraktığı yıkıcı etkilerle savaştıklarını söylüyor. Makalenin yazarı ve X kuşağına ait olan Joel Stein, Y kuşağını bencil, narsisist ve tembel olarak tanımlıyor. Stein aynı makalede bu kuşağa gelecek için güvendiğini belirtse de, eleştirileri çok daha ağır basıyor.
Y kuşağının belki de en çok eleştiri alan, ama aynı zamanda esnek ekonomiyi geliştiren özelliklerinden birinin lafın gelişiyle “bencillik” olduğu söylenebilir. Y kuşağının eski kuşaklardan en büyük farkı, kendi hakları ve hak ettikleri hakkında bilgi sahibi olmaları ve bunları talep etmeleri; bunları bulamadıklarında da başka bir yerde iş aramaları. Bu da günümüzde, işverene ne olursa olsun sadakat duymaktansa kaliteli ve emeğinin karşılığını alabileceği işleri aramak ve seçmek şeklinde ortaya çıkıyor. Bu iş anlayışı da esnek ekonominin yapı taşlarından biri.
İşte dijitalleşme de burada devreye giriyor: eskiden belki de Y kuşağının “bencilliğine” sahip olan biri, kendi işinden çıkıp yeni işler aramak istese bile seçenekleri oldukça kısıtlı olurdu. Fakat günümüzde artık varsayılan olarak kabul edilmiş iş araçları; bilgisayarlar, telefonlar ve internet bağlantısı, iş aramaya ve en önemlisi iş bulmaya büyük bir imkân sağlıyor.
Esnek ekonomide çalışmanın tercih edilme sebebini, bu çalışma hayatını seçen birine de sorduk. Melek Gözde Meriç, önünü açtığını belirttiği sadece 10 aylık bir tam zamanlı iş tecrübesinden sonra, kitap çevirileri dahil olmak üzere freelance çevirmenlik yapmış ve son altı senedir bir online moda dergisinde yazar olarak görev alıyor. Kendisine “Neden bağımsız olarak çalışmayı tercih ediyorsun?” diye sorduğumuzda ise cevabı şu şekilde oldu:
“Hiçbir zaman, zaman veya mekâna bağlı kalarak çalışmayı istemedim; hep esnekliğim olsun, çalışırken gezebileyim, çalışma saatlerimi ve çalışma yoğunluğumu kendim belirleyebileyim istedim. Benim gibi freelance yaşam tercihi yapan birçok insanın en önemli gerekçesi bu özgürlük hissi. Ayrıca istediğin müşterileri tercih edebilme, kendi işini yönetme, başkasının kararları doğrultusunda değil kendi kararların doğrultusunda süreçleri yönetme seçenekleri de tercih nedeni. Dışarıdan hizmet vermek müşteri potansiyelini de artırabiliyor ve daha çok network ve iş olanağı sağlayabiliyor.”
Serbest, sözleşmeli ya da farklı türlerde bağımsız çalışmanın belki de en cazip yanlarından biri, bir patrona veya bir şirket kültürüne bağlı kalmamak. Bu çalışma şekliyle kişiler çalışma saatlerini, çalışma yerlerini, çalışma sıklıklarını kendileri belirleyebiliyorlar. Fakat, özellikle ana gelirini bu şekilde sağlamak isteyenler için, bilinmesi gereken noktalar ve uygulanması gereken yöntemler mevcut.
Harvard Business Review, Mart/Nisan 2018 sayısında esnek ekonomide çalışan 65 kişi ile yaptığı araştırma üzerinden bu noktaları açıklamış. Bu çalışmada, esnek ekonomide ana gelir kazanma yolunda çalışan insanların kazanç sıkıntısı, iş düzeni, sosyal ve sağlık güvencesi eksikliği gibi sorunlarla nasıl başa çıktıkları öne çıkarılmış. Bu kişilerin yanıtlarından özetlenerek oluşturulmuş, esnek ekonomide başarı için dikkat edilmesi gereken dört nokta ise şu şekilde: alan, rutin, amaç ve insan ilişkileri.
Alan
Çalışma alanı ve bu alanın düzeninin, çıkarılan işin kalitesinde önemi büyük. Her ne kadar ofis ortamı, özellikle yeniliklerle kendini güncellemeyi reddeden şirketlerde oldukça sıkıcı ve bunaltıcı bir alan olarak görülse de, aslında üretken olmayı sağlayan çok önemli bir faktör. Bağımsız olarak çalışan kişilerin üretkenliği ve verimliliği için de aynı durum geçerli. Çünkü bağımsız olarak çalışmak, kişiyi çoğu alanda serbest bıraktığı gibi, bu serbestlik eğer kontrol edilmezse üretkenliğin azalmasında bir risk faktörü haline gelebiliyor. Esnek ekonomide yer almak isteyen kişilerin, sadece işlerini yapmak için ayrı bir alan belirlemesi (gerek bir oda, gerekse bir çalışma masası) iş düzeninin kurulması için olmazsa olmaz.
Rutin
İş düzeninin kurulmasından söz edilecekse, rutin oluşturmak ve bu rutine bağlı kalmaktan bahsetmemek olmaz; çünkü sağlıklı bir şekilde oluşturulmuş bir rutin, üretkenliğin kalıcılığını sağlayacaktır. “Rutin” kelimesi kimi zaman negatif, monoton bir anlam taşısa da, ne işlevle kullanılacağını kişi kendi belirlediği sürece çok yararlı bir araç olabilir. Uyku, spor, meditasyon gibi genel hayata etki eden rutinlerin yanında; günlük, haftalık ve/veya aylık yapılacaklar listesi oluşturmak, günün saatlerini çeşitli görevlere atamak gibi düzenlemeler, iş gününde akıcılığı ve verimliliği artıracaktır.
Amaç
Belki de bağımsız çalışmanın tercih edilmesinde en büyük rol oynayan bir düşünce şekli, kişilerin kendi belirledikleri bir amaç uğruna çalışmak istemeleri. Yeteneklerini ve eğitimlerinin meyvelerini herhangi bir kuruma, en sonda sunulan hizmetle alakası olmayacak şekilde sunmak artık birçok kişinin itici olarak gördüğü bir çalışma şekli. Bu sebeple, özellikle tam zamanlı olarak bağımsız çalışmayı ve bu yolla ana gelir kazanmayı hedefleyenlerin ne amaçla bu yola girdiklerini unutmamaları gerekli. Bu belirlenen amaç, kişileri hem çalışma hayatlarında canlı tutacak hem de bağımsız olarak çalışmanın bir diğer gerekliliği olan sürekli kendini geliştirme konusunda motive edecektir.
İnsan İlişkileri
Harvard Business Review, makalede son madde olarak insan ilişkilerine ve insanın sosyal bir varlık olmasının esnek ekonomide nasıl bir rol oynadığına değiniyor. Yaptıkları araştırma sonucunda, alanında başarılı olmuş bağımsız çalışanların, bu şekildeki bir iş hayatının yalnız ve izole olma riski taşıdığının oldukça farkında olduğunu da belirtiyor. Bu kişiler ise, bağımsız olarak çalışırken bu tehlikeyi nasıl ele aldıklarını bildiriyor. Esnek ekonomide başarı sağlamış kişilere göre; kişilerin etraflarında zor anlarında danışabileceği bir destek grubu bulundurmak yeri gelince hayat kurtarıcı olmuş. Bununla beraber, bağımsız çalışma hayatında da iş arkadaşlarının bulunması gerektiğinin altı çiziliyor. Yalnız kalmamak, fikir paylaşımı ve zaman zaman iş paylaşımı yaparak ilerlemek, esnek ekonomide çalışanları başarıya götürüyor.
Esnek ekonomide başarılı olmak için dikkat edilmesi gerekenleri Melek Gözde’ye de sorduk. Kendisinin en çok üzerinde durduğu nokta disiplin oldu.
“Bir kere çok disiplinli olmak lazım. Ne kadar rahatına düşkün bir çalışma şekli de olsa, [bağımsız çalışmak] oldukça büyük disiplin ve düzen gerektiriyor. Freelance çalışamayacağını söyleyen çoğu insanın gerekçesi, başında bir müdür olmadan asla iş yapmayacağı veya evde oturup, dizi izleyip, işleri aksatacağı oluyor.”
İnsan ilişkilerinin sürdürülebilir bir şekilde bağımsız çalışmanın temellerinden biri olduğu da Melek Gözde’nin yorumlarıyla sabitleniyor: “[Beraber] düzenli çalışılacak; kalıcı ve iyi ödeme yapan müşteriler bulmak için sürekli çevre genişletmek, yeni başvurular yapmak, var olan müşterilerden geri bildirim almak, iyi referanslar toplamak çok önemli.”
Ximber’ın CEO’su Peter Swaniker, esnek ekonominin sıkıntılı yanlarına Forbes’ta yayınlanan bir yazısında değiniyor. Swaniker’e göre, bağımsız çalışmak yanında sürekli kendini geliştirme zorunluluğunu getiriyor. Yıllar geçtikçe iş piyasasına kıdemli olarak giren kişi sayısı artmaya devam ederken, içinde bulunulan sektördeki gelişmeleri takip etmek, sürekli yeni beceriler edinmek çok önemli. Bu konu bir yerde bağımsız çalışanların kendini pazarlama gerekliliğine kadar gidiyor.
Bir diğer zorluk yaşanabilecek konu ise, belirli bir alanda tecrübe kazanmak. Geleneksel çalışma düzeninde, kişiler bir şirkette belirli bir pozisyonda seneler boyu çalıştıktan sonra haliyle hatırı sayılır derecede tecrübe kazanmış oluyor. Fakat bu, bağımsız çalışanlar için daha zor. Bu sebeple, yine kendini geliştirmek ve yapılan işe saygı göstermek, tecrübe kazanabilmek için çok önemli.
Son olarak, Swaniker’in dikkat çektiği ve göz önüne alınması gereken bir diğer konu ise sağlık güvencesi ve sosyal güvence. Bağımsız çalışanların bir şirkete bağlı olmadan kendini sigorta güvencesi altına nasıl alacaklarını planlamaları ve bu konuda gecikmeden aksiyon almaları çok önemli.
Melek Gözde’nin de bağımsız çalışmaya başlamak isteyenlere son önerileri şu şekilde:
“Freelance çalışacaklara sabırlı olmalarını ve başvuru yapıp, potansiyel müşterilerle görüşmeye devam etmelerini, işlerini yönetmekten sıkılmamalarını öneririm. İşi sürekli yanında taşımayı boğucu ve kısıtlayıcı değil, tersine önlerine olanaklar açan ve esneklik sağlayan bir şey olarak görmelerini tavsiye ederim.”
Esnek ekonomi, bu çağın gelip geçici bir trendi değil. Yeni bir kuşak ve bu kuşağın karakteri, düşünceleri; yeni çağın kaçınılmaz olarak beraberinde getirdiği iş araçları sayesinde ortaya çıkmış ve kesinlikle gelişmeye ve normalleşmeye devam edecek olan bir iş kültürü. Günümüzdeki yeni mezunlar için en çekici yanı ise, kendi kurallarıyla yaşamanın artık iş hayatında da mümkün olması.